Ana içeriğe atla

İŞSİZLİK VE TÜRKİYE

Cari ücret düzeyinde çalışmak istediği halde iş bulamayan yetişkinlere işsiz denir. Bunun hesaplanması ise; (İşsizlerin Miktarı)/(Toplam İşgücü Miktarı)×100'dür. İşsizliğin sosyal ve ekonomik olarak sakıncaları çok büyüktür. Sosyal sakınca olarak; uzun süre işsiz kalan kişiler psikolojik bunalıma girer ve bir işe yaramıyorum düşüncesi oluşan bu kişilerde yaşam standardı düşer. Duruma ekonomik sakınca açısından baktığımızda ise; işsiz kalan bir kişinin çalışmadığı dönem boyunca ekonomiye sağlayamadığı katkı kadardır. İstihdam ise, üretimde görev alan iş gücü miktarıdır. İstihdam oranı arttığı zaman işsizlik azalıyor demektir. 

Türkiye 2016 ilk 10 aylık işsizlik ve istihdam grafiği:





















Ülkemizdeki işsizlik tehlikeli seviyelerdedir ve önümüzdeki günlerde daha da artması olasıdır. Bunun sebebi ise artan üretim maliyetleri sonucu işverenler ürünleri satamaz hale gelirse ve kâr marjları düşerse yavaş yavaş işçi çıkarmaya başlarlar. Ayrıca yaşanılan siyasi belirsizliğinde ülkedeki ticareti ve üretimi kötü etkileyerek bir güvensizlik ortamının oluşması da bunda etkendir. Türkiye’de son 20 yıla baktığımızda işsizlik performansımızın pek iyi olduğu söylenemez.

YILLAR
İŞSİZLİK (%)
2000
6,5
2001
8,4
2002
10,4
2007
9,2
2008
10,0
2009
13,1
2012
8,4
2015
10,3
2016 (EKİM)
11,8
Tablodan da anlaşılacağı üzere yaşanılan kriz sonrası dönemlerde ülkede ciddi manada bir işsizlik sıkıntısı yaşandığını gösteriyor. Ancak üzerinde durulması gereken bir nokta var; bu yıl (2016) yaşadığımız işsizlik sorunu, kriz dönemi olan 2000-2001-2002 yıllarından daha yüksekte olması. 

Bu yıl ekonomik bir kriz yaşanmadı ama neden işsizlik bu kadar yüksek diye sormak lazım.  2016 yılı Türkiye adına çok zorlu ve kötü bir yıl oldu, ekonomide bundan nasibini en iyi şekilde aldı. Birçok sektör Rusya ile yaşadığımız uçak krizinin ardından kötü bir şekilde etkilendi. Darbe girişimi sonucunda da aynı şey yaşandı diyebiliriz. Kurlarda yaşanan artıştan kaynaklı olarak üretim maliyetlerinin artmasının sonucu üretimleri düşen sanayilerin yeni istihdamlara açık olmayışı da büyük bir etki yarattı. Yaşanan terör olayları bunu tetikleyen diğer bir faktör oldu. Bu tarz olaylar ülkemizin imajını kötü yönde etkiliyor ve yabancı yatırımcıyı ülkeden uzaklaştırıyor. Doğrudan yapılan yabancı yatırımlar istihdamı artırır.  Ayrıca yerli sermayedar ülkenin siyasi ve ekonomik durumuna pek güvenemediği için bu tarz yatırımlardan kaçınıyor. Maalesef ülkemiz güvenli olmadığı için de işsizlik konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Ayrıca nüfusumuz sürekli olarak artıyor, artan nüfus yeni işsizleri doğuruyor. Bunun önüne geçebilmek için tampon olarak üniversiteler kullanıldı ve kısmen başarılı olundu. Günü kurtarmak için yapılan bir uygulamaydı ancak sıkıntıları bugüne sarktı. Açılan yeni üniversiteler güzel bir uygulama, üniversite olmayan şehir cansızdır, ekonomisi zayıftır, gençlerin okuması gerekiyor bunun için çok iyi ama açılan bu üniversitelerin liseden bir farkı yok adeta lisenin devamı gibi bir eğitim veriliyor. Öğrenci de zaten vasat bir öğrenci olduğu için üniversitenin ne demek olduğunu bilmiyor. Bu üniversitelerde okuyan öğrencilerin mezun olmasıyla beraber işsizlik yeniden palazlandı. 

Sonuç olarak durum iyiye gitmiyor. İşsizliği çözmek için öncelikle ülkedeki belirsizlik ortamının bitmesi gerekiyor. Siyasi veya ekonomik adı ne olursa olsun belirsizlik ortamında olumsuzluklar artar.

Çözüm olarak temel şeyler sunacağım;

1) Eğitim kalitesinin artırılması gerekiyor. Özellikle lisedeki öğrencilerin bilinçlendirilmesi ve farkındalık kazandırılması şart. Ondan sonra açılan tampon üniversitelerdeki eğitim kalitesi artırılarak vasıflı üniversite mezunları çıkarılması iyi sonuçlar yaratacaktır.

2) Köylerdeki nüfus gittikçe azalıyor. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan kişi sayısı günden güne azalıyor. Köylüye, çobana, çiftçiye kız verilmez mantığı yüzünden insanlar köylerini bırakıp şehirlere göç etti. Bu algının kırılması gerekiyor. Bu kişiler ve çocukları vasıfsız üniversitelere yerleşerek işsiz kervanına katıldı. Herkes üniversite okuyacak diye bir şey yok. Bu ülkenin çobana, çiftçiye, köylüye, tamirciye ve bu tarz düşük olarak görülen meslekteki insanlara da ihtiyacı var. Kötü meslek algısının yıkılması gerekiyor. Alın teriyle, helal bir şekilde para kazanılan her meslek kutsaldır.

3) Üniversite okuyan gençlerin sürekli olarak devlet memuru olma hayalinden kurtulması gerekiyor. Sürekli olarak devlet memurluğunu zorlayıp bir yere atanamamak da işsizliğe sebep olur.

4) Öğrencilerin kendilerini geliştirmesi gerekiyor. Üniversite sadece okula gidip gelmek değildir. Tampon üniversitelerde okuyan öğrencilerin vasıflı birer elaman olabilmeleri için, hayalini kurduğu işlerde çalışabilmesi için kendini geliştirmesi gerekiyor. Bütün suç devlette, hükümette veya özel sektörde değil, suçu biraz da kendimizde aramalıyız.

5) Ülkedeki eğitim maliyetlerinin daha da azalması ve burs imkanlarının artması gerekiyor. Çoğu öğrenci yetenekleri ve kabiliyetleri doğrultunda eğitim alamıyor ve en kısa yoldan meslek hayatına atılmak istiyor. Mesela mühendislik okuyabilecek bir öğrencinin fakir olması nedeniyle 2 yıllık bir üniversite okuyup arkasına meslek hayatına atılıyor. Belki mühendisliği okusa ülkemiz için daha faydalı bir birey olacak. 

 Bu maddeleri daha da çoğaltabiliriz. Kısaca devlete, topluma ve bireylere teker teker iş düşüyor. Umarım bu kötü günleri geride bırakıp bir an önce toparlanmaya başlarız.

Kaynakça

Dinler, Z. (2013). İktisada Giriş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUTLAK ÜSTÜNLÜK TEORİSİ VE KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ HAKKINDA

Ekonomistler; ülkeler neden ticaret yapar, ülkelere nasıl bir fayda sağlar veya hangi malları ithal edip hangilerini ihraç etmeli gibi soruların cevabını ararken çeşitli teoriler üretilmiştir. Uluslararası İktisat dersi veya İktisat tarihi derslerinde bu iki teoriyi çokça duymuşsunuzdur. Bu yazımda bu iki teoriden bahsedeceğim. Yazıma başlamadan önce Uluslararası Ticaret Teorisinin varsayımlarını madde madde yazacağım ve teorileri bu maddeler üzerinden değerlendireceğiz: ·       İki ülke, iki mal ve her iki ülkede üretim yapıyor. ·       Mallar homojen ·       Para yok, değiş-tokuş ekonomisi söz konusu ·       Fiyatlar reel ·       Mal faktör piyasalarında tam rekabet halde ·       Devlet müdahalesi yok ·       İşgücü ülke içerisinde tam hareketli ancak ülkeler arasında tam hareketsiz ·       Ekonomi tam çalışma durumunda  ·       Taşıma-nakliye giderleri 0 (sıfır) Mutlak Üstünlük Teorisi – Adam Smith 1776  Uluslararası ticaret ilk defa Adam Smith’in y

SERMAYE PİYASALARI NEDİR ?

Sermaye piyasaları; finansal piyasanın bir alt koludur. O yüzden ilk olarak finansal piyasaları açıklayarak başlayacağım. Finansal Piyasa Finansal tasarruf fazlası olanlar ile mal ve hizmet üretimi, ticareti vb. alanlarda faaliyet göstermek için kaynak ihtiyacı içinde olan, fon( en genel tabiriyle para) talep eden birimler arasındaki fon akışını sağlar. Finansal piyasaların çeşitli fonksiyonları vardır. Bunlar; ·       Reel piyasaya kaynak sağlamak ·       Sermaye birikimi oluşturmak ·       Likidite temin etmek ·       Risk dağıtımı yapmak ·       Mülkiyeti tabana yaymak Finansal piyasalar ikiye ayrılır; Para Piyasası Para piyasaları, fon arz ve talep edenlerin karşılaştığı ve kullandıkları araçların vadeleri 12 ayı geçmeyen piyasaları ifade eder. Bu finansal araçlar; ·       Mevduat ·       Hazine bonoları ·       Finansman bonoları ·       Mevduat sertifikaları ·       Repo ·       Banka kabulleri ·       Banka bono

HOLLANDA EKONOMİSİNE BİR BAKIŞ

Hollanda 17 milyon nüfusa sahip, bazı bölgeleri deniz seviyesinin altında kalan ve deniz doldurularak inşa edilen bir ülke olup ekonomisi çok güçlü bir yapıya sahiptir. Avrupa ekonomisinde ve dünya siyasetinde yüzyıllar boyunca önemli rollere sahip olmuştur. Ülke ekonomisinin kalkınmasını sağlayan faktörlere baktığımızda; nakliye/lojistik, kimya sanayi, ticaret ve hizmetlerden oluşmaktadır. Ayrıca bir tarım ülkesi olan Hollanda, bu alanda ciddi yatırımlar yaparak 2016 yılında Avrupa’da birinci, dünyada ise en çok ihracat hacmine sahip ikinci ülke konumundadır. Avrupa’daki stratejik konumu ve çok gelişmiş alt yapısı ile Avrupa’nın dağıtım ve lojistik merkezi konumunda olması ve ihracatının yaklaşık % 46’nın re-eksporttan oluşması ve transit ticaretin de önemli ölçekte olması nedeniyle diğer Avrupa ülkelerine ve hatta dünyadaki diğer ülkelere açılan bir kapı konumundadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun “2016-2017 Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu”nda, Hollanda, 138 ülke arasınd