Ana içeriğe atla

SANAYİ 4.0 ÜZERİNE

Sanayi 4.0

İnsanlık tarihinde iki büyük devrim vardır: ilki; avcı-toplayıcı hayatı bırakıp yerleşik bir düzene geçilerek toprağın ekilip üretim yapılması, bu Tarım Devrimi’dir. İkincisi ise; teknolojinin gelişmesiyle birlikte üretimde makinelerin kullanılmaya başlandığı Sanayi Devrimi’dir. Ben bu yazıda Sanayi Devrimi’ni ele alacağım ve son zamanlarda çok fazla kullanılan ve yeni bir kavram olan Sanayi 4.0 a değineceğim.


I. Sanayi Devrimi 

Sanayi Devrimi, insan ve hayvan gücüne dayalı üretim tarzından, makine gücünün hakim olduğu üretim tarzına geçiştir. Bu tarz üretim 18.yüzyılda İngiltere’de, özellikle dokuma sektöründe ortaya çıkmış, daha sonra diğer alanlara yayılmıştır.  Makineye dayalı üretime geçişle birlikte üretimin şekli ve miktarı artmıştır(Yediyıldız 1994: 78). Thomas Newcomen adlı bir mucit 1712 yılında bir buhar makinesi icat etti. İlk kullanım amacı madenlerde biriken suyu dışarıya taşımak içindi. Daha sonra James Watt adında bir mucit ise bozulan bir Newcomen makinesini tamir etti ve bu makineye çeşitli eklentiler ekleyerek geliştirdi. Bu sayede buhar makinesi dokuma tezgahlarında kullanılabilecek bir hale geldi. Sanayi Devrimi’nin gelişmesinde çeşitli olaylarda etkili olmuştur. İngiltere’de yaşanan “Toprak Çitlemesi” olarak bilinen olay da Sanayi Devrimi’ne dolaylı olarak yardım etmiştir. Toprak Çitlemesi, feodal sistemde soyluların köylü halkın toprağını satın alarak çitlerle çevirmesinden sonra elinden toprağı alınan halkın köyden kente göçünü hızlandırmış ve böylelikle sanayi devriminin yarattığı fabrikalarda çalışacak insan gücü buradan sağlanmıştır. Ayrıca sömürgecilik faaliyetleri sonucu Avrupa’da biriken sermaye Sanayi Devrimi’ni perçinleyen bir olgu olmuştur. Ayrıca artan refah ve tüketim daha çok fabrikanın oluşmasına sebep oldu.

Sanayi Devrimi’nin olumsuz yönleri de çok fazla oldu. Artan göçler nedeniyle  şehirler nüfusu kaldıramadı ve insanlar kalabalık gruplar halinde bir evde onlarca kişiyle beraber yaşamaya başladı. Altyapı yetersizliğinden kaynaklı olarak şehirlerde hastalıklar baş göstermeye başladı. İşçiler yoğun çalışma saatleri ve temposu altında ezildi ve ölümler meydana geldi. Karl Marx böyle bir ortamda meydana çıktı. Sisteme yönelik eleştirisi olan “Das Kapital” adlı kitabını bu kötümser tablo yüzünden yazdı.

II. Sanayi Devrimi

İkinci Sanayi Devrimi’nde ise elektrik kullanımının yaygınlaşmasıyla beraber üretim alanında da elektriğe geçildi. Fabrikalarda hareketli üretim bantları ilk defa bu dönemde kullanıldı. Hatta bu bantları ilk defa kullanan FORD fabrikasıdır ve bu üretim şekline ismini vermiş “Fordist Üretim”. Hareketli bantlar sayesinde FORD fabrikası maliyetleri azaltarak aynı zamanda üretim miktarını artırdı. Bu Sanayi Devrimi’nde adeta ikinci büyük olaydı. 


III. Sanayi Devrimi

1970’lerde üretilen mikroişlemci tabanlı devreler geliştirildi. Bu devreler sayesinde yapılan işler otomasyon sistemiyle yapılmaya başlandı. İnsana emeğine olan ihtiyaç daha da azaldı. Bu devrime Dijital Sanayi Devrimi diyebiliriz. İnternetin, bilgisayarların, telefonların yoğun bir şekilde kullanılmaya başlaması sonucu üretimde verimlilik artışı yaşandı. Bu tarz olgular ticaretin gelişmesine de büyük bir katkı sağladı.

SANAYİ 4.0



Yazımın başında da bahsettiğim gibi asıl anlatmak istediğim kısma geldik. Bu Sanayi 4.0 kelimesi ilk defa 2011 yılında Almanya’nın Hannover şehrinde yapılan bir fuarda ortaya atıldı. Bununla hedeflenen durum insan gücünün minimum seviyeye indirilerek hata oranının düşürülmesi, üretim hızının artırılması ve kişiye özel siparişler alınarak standart üretimin dışına çıkılması. 

Peki Sanayi 4.0 ülkemiz için ne ifade ediyor ? Gelişmiş ülkelerin sanayileriyle  kendi sanayimizi kıyasladığımız zaman aramızda belirgin bir fark olduğu aşikar. İhraç ettiğimiz ürünlere baktığımız zaman; bunların içinde yaklaşık olarak %80 civarında bir sanayi ürünü var. Bu %80 ilk sanayi ürünlerinin sadece %3’lük bir kısmı yüksek teknolojik ürün olarak geçiyor. Kısacası sanayimiz çok çok geride. Ar-Ge faaliyetlerimiz yetersiz kalıyor. 

Küresel rekabet gücümüzü kaybetmemek adına, gelişmiş ülke konuma gelebilmek için bu treni kaçırmamamız gerek. Lojistik avantajı oldukça yüksek bir coğrafyada bulunuyoruz. Ayrıca ABD ve Almanya’ya göre daha ucuz birim üretim maliyetlerine sahibiz. Bu etkenler bizi doğrudan rekabetçi bir ülke konumuna getiriyor. Eğer şu an bulunduğumuz konumda bir zayıflama meydana gelirse küresel pazar payımız kaybolacak ve işsizlik artacak. Üretim kalitesi düşük seyredecek ve bu da yatırımların ülkemize gelmesini engelleyecektir. Ama ciddi ve kararlı bir şekilde sanayi 4.0 için gerekli adımları atarsak, yapılması gereken yatırımlar belirlenip şimdiden hazılanılırsa küresel pazar payımızda ciddi artışlar meydana gelecektir ve gelişmiş medeniyetlerle aramızda olan fark azalacaktır. 


KAYNAKÇA

Küçükkalay, Mesut (1997). “Endüstri Devrimi Ve Ekonomik Sonuçlarının Analizi”. Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi: 51-68






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUTLAK ÜSTÜNLÜK TEORİSİ VE KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ HAKKINDA

Ekonomistler; ülkeler neden ticaret yapar, ülkelere nasıl bir fayda sağlar veya hangi malları ithal edip hangilerini ihraç etmeli gibi soruların cevabını ararken çeşitli teoriler üretilmiştir. Uluslararası İktisat dersi veya İktisat tarihi derslerinde bu iki teoriyi çokça duymuşsunuzdur. Bu yazımda bu iki teoriden bahsedeceğim. Yazıma başlamadan önce Uluslararası Ticaret Teorisinin varsayımlarını madde madde yazacağım ve teorileri bu maddeler üzerinden değerlendireceğiz: ·       İki ülke, iki mal ve her iki ülkede üretim yapıyor. ·       Mallar homojen ·       Para yok, değiş-tokuş ekonomisi söz konusu ·       Fiyatlar reel ·       Mal faktör piyasalarında tam rekabet halde ·       Devlet müdahalesi yok ·       İşgücü ülke içerisinde tam hareketli ancak ülkeler arasında tam hareketsiz ·       Ekonomi tam çalışma durumunda  ·       Taşıma-nakliye giderleri 0 (sıfır) Mutlak Üstünlük Teorisi – Adam Smith 1776  Uluslararası ticaret ilk defa Adam Smith’in y

SERMAYE PİYASALARI NEDİR ?

Sermaye piyasaları; finansal piyasanın bir alt koludur. O yüzden ilk olarak finansal piyasaları açıklayarak başlayacağım. Finansal Piyasa Finansal tasarruf fazlası olanlar ile mal ve hizmet üretimi, ticareti vb. alanlarda faaliyet göstermek için kaynak ihtiyacı içinde olan, fon( en genel tabiriyle para) talep eden birimler arasındaki fon akışını sağlar. Finansal piyasaların çeşitli fonksiyonları vardır. Bunlar; ·       Reel piyasaya kaynak sağlamak ·       Sermaye birikimi oluşturmak ·       Likidite temin etmek ·       Risk dağıtımı yapmak ·       Mülkiyeti tabana yaymak Finansal piyasalar ikiye ayrılır; Para Piyasası Para piyasaları, fon arz ve talep edenlerin karşılaştığı ve kullandıkları araçların vadeleri 12 ayı geçmeyen piyasaları ifade eder. Bu finansal araçlar; ·       Mevduat ·       Hazine bonoları ·       Finansman bonoları ·       Mevduat sertifikaları ·       Repo ·       Banka kabulleri ·       Banka bono

HOLLANDA EKONOMİSİNE BİR BAKIŞ

Hollanda 17 milyon nüfusa sahip, bazı bölgeleri deniz seviyesinin altında kalan ve deniz doldurularak inşa edilen bir ülke olup ekonomisi çok güçlü bir yapıya sahiptir. Avrupa ekonomisinde ve dünya siyasetinde yüzyıllar boyunca önemli rollere sahip olmuştur. Ülke ekonomisinin kalkınmasını sağlayan faktörlere baktığımızda; nakliye/lojistik, kimya sanayi, ticaret ve hizmetlerden oluşmaktadır. Ayrıca bir tarım ülkesi olan Hollanda, bu alanda ciddi yatırımlar yaparak 2016 yılında Avrupa’da birinci, dünyada ise en çok ihracat hacmine sahip ikinci ülke konumundadır. Avrupa’daki stratejik konumu ve çok gelişmiş alt yapısı ile Avrupa’nın dağıtım ve lojistik merkezi konumunda olması ve ihracatının yaklaşık % 46’nın re-eksporttan oluşması ve transit ticaretin de önemli ölçekte olması nedeniyle diğer Avrupa ülkelerine ve hatta dünyadaki diğer ülkelere açılan bir kapı konumundadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun “2016-2017 Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu”nda, Hollanda, 138 ülke arasınd