Ana içeriğe atla

ALTIN STANDARDININ SONU, DOLARIN YÜKSELİŞİ

Karl Polanyi 19.yy uygarlığının dört kurum üzerinde durduğunu söylüyor. Bunlardan ilki; bir yüzyıl boyunca büyük devletler arasında uzun ve yıpratıcı bir savaş çıkmasını önleyen güç dengesi sistemiydi. İkincisi; dünya ekonomisinin eşi görülmemiş bir biçimde örgütlenmesini sağlayan uluslararası altın standardıydı. Üçüncüsü; görülmemiş bir refaha yol açan kendi kurallarına göre işleyen piyasaydı. Dördüncüsü ise liberal devletti (Polanyi, 1944).
Ben bu yazıda altın standardından bahsedeceğim.

Altın Standardı Sistemi

19. yüzyıl başlarından I. Dünya Savaşı’nın olduğu döneme kadar etkin bir şekilde kullanılan bir sistemdir. Bu sistemde para bir miktar altına tekabül eder. Tarihe baktığımızda özel bankalar, darphaneler ve altın sarrafları, güvenilir bir şekilde bu sistemi uygulayan kurumlardı. Elinizde bulunan altınları bankalara veya altın sarraflarına götürdüğünüzde size verdiğiniz altın karşılığı kadar kâğıt para verirlerdi. Bu sistem sayesinde insanların yanlarında çantalar dolusu altınla gezmesine gerek kalmazdı. Kâğıt para daha kolay bir şekilde muhafaza edildiği için daha çok tercih ediliyordu. Altın standardına duyulan inanç çağın imanını oluşturuyordu. Kâğıt para, altın karşılığı olduğu için değerliydi (Polanyi, 1944).

I. Dünya Savaşı sırasında Avrupalı devletler, savaşı finanse edebilmek için ellerinde yeteri kadar altın yoktu.  Kullandıkları para birimlerinin içinde bulunan altın miktarını azaltarak uyguladığı sistem daha fazla sürdürülemez hale gelince, altın standardı sistemini terk etmişlerdir.  ABD’de ise sistem devam ederken Avrupalı devletlerin ellerindeki altınları bozdurması ve altın fiyatlarının düşmesi sonucu, altınların ABD’ye taşınmasına neden olmuştur. 1914-1924 arasında doların altına bağlılığını sürdürmesi sonucu Avrupalı devletlerin para birimi dolara endekslenmiştir. Savaş sonrasında tekrardan altın standardına dönmeye çalışan Avrupa 1925’de İngiliz sterlinini tekrar altına bağlandı, böylelikle diğer Avrupalı devletler teminat olarak sterlini gösterdi; dolar altına, sterlin dolara ve diğer para birimleri de sterline endekslendi.  1929 yılına gelindiğinde yaşanan Büyük Buhran bu ikinci altın standardı sisteminin tekrar bırakılmasına sebep oldu.

1933 yılına gelindiğinde ise ABD Başkanı Franklin Roosevelt, FED tarafından basılan paraların altına çevrilmesi mecburiyetini ortadan kaldırdı. Altın kullanımı fiili olarak yasaklanmıştı. Bireyler ve bankalar ellerindeki altın sikke ve külçeleri FED’e teslim etmek zorunda kaldılar. Savaş sırasında Avrupa’dan gelen altınları da düşündüğümüzde gayet güzel bir gelir elde edilmiş. 1960’ların sonu ve 1970’lerin başında FED büyük bir hızda ve hacimde para basmaya başladı. Artan dolar arzı alım gücünü düşürdü ve böylelikle diğer devletlerin ellerinde bulunun dolarları altına dönüştürme hareketi başladı. Bu durum FED’i zora soktu ve bu zamana kadar elde ettiği altın stoğu erimeye başladı. Dönemin ABD Başkanı Richard Nixon, dolar basmaya son vermek yerine doların altına dönüştürülmesini ortadan kaldırdı. Artık altın standardı sistemi tamamen bitti.

Uygulamaya koyulan yeni sistem “fiat para” ya da “itibari para” sistemidir. Bu sistemde devletlerin para birimlerinin değeri itibaridir. Yani devlet ne adar güçlüyse o paraya duyulan güven o kadar fazladır. Bugün en güçlü para birimi ABD dolarıdır. Bunun sebebi ise 1944 yılının aralık ayında, dünyanın ileri gelen ülkeleri ABD’nin Bretton Woods kasabasında, ABD yönetiminde dünyaya yeni bir para sistemi getirmek için toplandı. Bu toplantıda Dünya Bankası ve IMF’nin kurulmasına karar verilmenin yanında doları dünya dövizi yapacak bir karar alındı. O zamana kadar dünyada geçerli olan ödeme sistemi altın ve sterlin iken, tek konvertibl para dolar oldu (Tokalak, 2016). 


Kaynakça

Polanyi, K. (1944). Büyük Dönüşüm.
Tokalak, İ. (2016). Kapitalizmin Soygun Düzeni.
http://www.ekodialog.com/Konular/altin-standardi-donemi.html



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUTLAK ÜSTÜNLÜK TEORİSİ VE KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ HAKKINDA

Ekonomistler; ülkeler neden ticaret yapar, ülkelere nasıl bir fayda sağlar veya hangi malları ithal edip hangilerini ihraç etmeli gibi soruların cevabını ararken çeşitli teoriler üretilmiştir. Uluslararası İktisat dersi veya İktisat tarihi derslerinde bu iki teoriyi çokça duymuşsunuzdur. Bu yazımda bu iki teoriden bahsedeceğim. Yazıma başlamadan önce Uluslararası Ticaret Teorisinin varsayımlarını madde madde yazacağım ve teorileri bu maddeler üzerinden değerlendireceğiz: ·       İki ülke, iki mal ve her iki ülkede üretim yapıyor. ·       Mallar homojen ·       Para yok, değiş-tokuş ekonomisi söz konusu ·       Fiyatlar reel ·       Mal faktör piyasalarında tam rekabet halde ·       Devlet müdahalesi yok ·       İşgücü ülke içerisinde tam hareketli ancak ülkeler arasında tam hareketsiz ·       Ekonomi tam çalışma durumunda  ·       Taşıma-nakliye giderleri 0 (sıfır) Mutlak Üstünlük Teorisi – Adam Smith 1776  Uluslararası ticaret ilk defa Adam Smith’in y

SERMAYE PİYASALARI NEDİR ?

Sermaye piyasaları; finansal piyasanın bir alt koludur. O yüzden ilk olarak finansal piyasaları açıklayarak başlayacağım. Finansal Piyasa Finansal tasarruf fazlası olanlar ile mal ve hizmet üretimi, ticareti vb. alanlarda faaliyet göstermek için kaynak ihtiyacı içinde olan, fon( en genel tabiriyle para) talep eden birimler arasındaki fon akışını sağlar. Finansal piyasaların çeşitli fonksiyonları vardır. Bunlar; ·       Reel piyasaya kaynak sağlamak ·       Sermaye birikimi oluşturmak ·       Likidite temin etmek ·       Risk dağıtımı yapmak ·       Mülkiyeti tabana yaymak Finansal piyasalar ikiye ayrılır; Para Piyasası Para piyasaları, fon arz ve talep edenlerin karşılaştığı ve kullandıkları araçların vadeleri 12 ayı geçmeyen piyasaları ifade eder. Bu finansal araçlar; ·       Mevduat ·       Hazine bonoları ·       Finansman bonoları ·       Mevduat sertifikaları ·       Repo ·       Banka kabulleri ·       Banka bono

HOLLANDA EKONOMİSİNE BİR BAKIŞ

Hollanda 17 milyon nüfusa sahip, bazı bölgeleri deniz seviyesinin altında kalan ve deniz doldurularak inşa edilen bir ülke olup ekonomisi çok güçlü bir yapıya sahiptir. Avrupa ekonomisinde ve dünya siyasetinde yüzyıllar boyunca önemli rollere sahip olmuştur. Ülke ekonomisinin kalkınmasını sağlayan faktörlere baktığımızda; nakliye/lojistik, kimya sanayi, ticaret ve hizmetlerden oluşmaktadır. Ayrıca bir tarım ülkesi olan Hollanda, bu alanda ciddi yatırımlar yaparak 2016 yılında Avrupa’da birinci, dünyada ise en çok ihracat hacmine sahip ikinci ülke konumundadır. Avrupa’daki stratejik konumu ve çok gelişmiş alt yapısı ile Avrupa’nın dağıtım ve lojistik merkezi konumunda olması ve ihracatının yaklaşık % 46’nın re-eksporttan oluşması ve transit ticaretin de önemli ölçekte olması nedeniyle diğer Avrupa ülkelerine ve hatta dünyadaki diğer ülkelere açılan bir kapı konumundadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun “2016-2017 Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu”nda, Hollanda, 138 ülke arasınd