Ana içeriğe atla

TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ VE GELECEĞİMİZ ÜZERİNE

Tüketici Güven Endeksi: tüketicilerin kişisel mali durumları ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ve gelecek dönem beklentileri ile yakın gelecekteki harcama ve tasarruf eğilimlerinin ölçmeyi amaçlayan bir göstergedir.

Bugün TÜİK tarafından Tüketici Güven Endeksi açıklandı. Ekim ayında 74.0 olan endeks bu ay %6.9 oranında azalarak 68.9 oranında gerçekleşti. Açıklanan rakamlar pek iç açıcı değil maalesef. 

Ekonomiye olan güven gün geçtikçe azalıyor ve bunu bizlerde ciddi manada hissediyoruz. Yükselen döviz kuru, artan işsizlik, enflasyon vb. göstergeler beklediğimiz gibi değil. Dünya Bankası da bu yılki Türkiye’nin büyüme tahmini 0.4 puan indirdi ve yeni tahminini %3.1 seviyesine çekti.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının not indirimleriyle başlayan döviz kurlarındaki artış serüveni, yaşanan siyasi belirsizlikler, sınır ötesi operasyonlar, merkez bankası faiz indirimleri, açıklanan kötü veriler, ABD başkanlık seçiminin sonucu gibi olaylarla devam etti. Hükümet tarafından alınan kararlar ve beklenti yönetimi bazen iyi sonuç verirken bazen de pek etkili olmadı. Şuan yapılan beklenti yönetiminin pek etkili olmadığı bir dönemdeyiz ve bunu verilerle görüyoruz. Yapılması gereken şeyler ya geciktiriliyor ya da yapıl(a)mıyor. Üretim sektörü ellerindeki ürünü satamaz hale geldi. Bulunduğumuz durumun içinden acilen çıkılması gerekiyor. Durum bir süre daha böyle giderse insanların içinde bulunduğu tereddütlü bekleme durumu eksi yönde değişmeye başlar ve krize doğru sürükleniriz.


Son günlerde farklı gündem konuları konuşuluyor. Böyle bir durumun içinde gündemi farklı yerlere kaydırmak günü kurtarmaktır. Bizim geleceğimizi kurtarmamız gerekiyor. Artık yetkililerin oturup gerçek manada reform yapmaları gerekmektedir. Nasıl ki gelişmiş ülkelerin 50 yıllık kalkınma planları varsa ve buna göre hareket ediyorlarsa bizimde olmalı. Geleceğimizi sağlamlaştırmalıyız, güçlü ekonomimiz olduğunu dile getirdik bu zamana kadar ancak işlerin tam tersi yöne dönmesi çok çabuk olur ne olduğunu anlayamayız bile. Bu ülkenin geleceği olan gençlere değer vermeliyiz, onları iş hayatına kazandırmalıyız. OECD’nin 7 Ekim tarihinde açıkladığı “Bir Bakışta Toplum 2016” raporunda Türkiye’deki 15-29 yaş arasındaki nüfusun %28,4 ü ne istihdama katılıyor ne de eğitim alıyor. Bu gençlerin ülkeye maliyeti 25 milyar dolar. Gelişmiş ülkeler konumuna erişebilmek ve küreselleşen dünyada söz hakkına sahip olabilmek için şuan bir şeyler yapmalıyız. Eğer yapamazsak iş işten geçmiş olacak.

Yorumlar

  1. Neler yapmalıyız...Çözüm önerilerinizi öğrenmek isteriz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şey eğitimle başlar. Eğitim kalitesi malum istenilen seviyelerde değil. Öncelikle bu sorun hakkında çözüm üretmemiz gerekiyor. Türkiye'nin bu tarz yapısal sorunları var, yapısal sorunları hallettikten sonra işin ekonomi boyutunu halletmek daha kolay bir hal alır. Ekonomik anlamda bir çözüm üretmek gerekirse; ülkemiz maalesef tüketim yapan bir ülke. Tasarruflarımız çok düşük. İşsizlik ve enflasyon da yüksek. Gelir dağılımında ki adaletsizlikte cabası. Türkiye artık tüketim yaparak büyüyemiyor. Artık bizim üretim yapmamız lazım. Yüksek teknoloji ürünler üreterek bunları dünyaya satmamız lazım. Genç nüfusumuz var bunu iyi kullanarak gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabiliriz. Bunlar yapılmayacak işler değil. 2001-2007 yılları arasında yapılan reformist çalışmalarla ekonomimizi gayet iyi bir konuma getirdik. Ancak 2008 kriziyle beraber sendeledik. Yeniden reformlar yapılarak, kalkınma planlarını ciddi manada uygulayarak bu işin altından kalkabiliriz.

      Bu konu üzerine çok tartışılabilir, kısaca özetlemek gerekirse işin özü budur. Tabi bu yazdıklarım benim kişisel görüşüm. Teşekkürler.

      Sil
  2. Egitimde reform şart tabi bu konuda adımlar da atiliyor yavas yavas örneğin müfredatta degisiklige gidiliyo. artik kucuk yaslardan itibaren ogrencilere saygi , sevgi , dogruluk , ahlak gibi kavramlarin egitiminin ön planda olacagi bir japonya modeli geliyor diyebiliriz. Ekonomiyi buyutmeye ve kalkindirmaya yonelik ise , Turkiye nin 2001 krizinden sonra bir cok ulkenin de benimsedigi 1000 yillik kalkinma plani dedigimiz bir kalkinma planina sahip zaten.Üretme konusunda da gelismeler olmakta ornegin: ulusal savunma sanayi alaninda tamamen yerli olarak kendi ürünlerimizi üretir duruma geldik bu da Turkiye nin sermaye-teknoloji yogun ve katma degeri yuksek olan mal ve hizmet uretiminde artik ihracatci konumuna gelmesi demek. Yavas yavas olucak bunlar.cunku ; olaya soyle bakmak lazim suan gundemi goruyosun güneyde savas var turkiye de savasin icinde kuzeyden saldiri var , batidan var, bir de kendi icinde mucade ettigin teror orgutleri var firsat vermiyo ki sana adamlar bir kac olumlu ekonomik gelisme görsünler hemen balyozu indiriyolar kafana.Zaman lazim çalişmaya devam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahsettiğiniz 1000 yıllık kalkınma planına ilişkin bir durum göremedim. Ayrıca eğitim konusunda yavaş yavaş değil ciddi bir şekilde kararlar alınmalı. Olayı yavaştan almak bize zaman kaybettirir. Ama bu ikisi dışında söylediklerinize katılıyorum. Savunma sanayinin öncülüğünde teknolojik alanda ciddi manada ilerlemeye başladık. Dünyaya baktığımızda teknoloji önce savunma sanayi elinde gelişerek daha sonradan diğer sektörlere kaymıştır. Ayrıca bahsettiğiniz gibi ülkemizin dört bir yanında içeride ve dışarıda savaş var. Bunları yaşamamız hiç kolay değil ve bunlara rağmen gayet iyi bir şekilde ayakta duruyoruz.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUTLAK ÜSTÜNLÜK TEORİSİ VE KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ HAKKINDA

Ekonomistler; ülkeler neden ticaret yapar, ülkelere nasıl bir fayda sağlar veya hangi malları ithal edip hangilerini ihraç etmeli gibi soruların cevabını ararken çeşitli teoriler üretilmiştir. Uluslararası İktisat dersi veya İktisat tarihi derslerinde bu iki teoriyi çokça duymuşsunuzdur. Bu yazımda bu iki teoriden bahsedeceğim. Yazıma başlamadan önce Uluslararası Ticaret Teorisinin varsayımlarını madde madde yazacağım ve teorileri bu maddeler üzerinden değerlendireceğiz: ·       İki ülke, iki mal ve her iki ülkede üretim yapıyor. ·       Mallar homojen ·       Para yok, değiş-tokuş ekonomisi söz konusu ·       Fiyatlar reel ·       Mal faktör piyasalarında tam rekabet halde ·       Devlet müdahalesi yok ·       İşgücü ülke içerisinde tam hareketli ancak ülkeler arasında tam hareketsiz ·       Ekonomi tam çalışma durumunda  ·       Taşıma-nakliye giderleri 0 (sıfır) Mutlak Üstünlük Teorisi – Adam Smith 1776  Uluslararası ticaret ilk defa Adam Smith’in y

SERMAYE PİYASALARI NEDİR ?

Sermaye piyasaları; finansal piyasanın bir alt koludur. O yüzden ilk olarak finansal piyasaları açıklayarak başlayacağım. Finansal Piyasa Finansal tasarruf fazlası olanlar ile mal ve hizmet üretimi, ticareti vb. alanlarda faaliyet göstermek için kaynak ihtiyacı içinde olan, fon( en genel tabiriyle para) talep eden birimler arasındaki fon akışını sağlar. Finansal piyasaların çeşitli fonksiyonları vardır. Bunlar; ·       Reel piyasaya kaynak sağlamak ·       Sermaye birikimi oluşturmak ·       Likidite temin etmek ·       Risk dağıtımı yapmak ·       Mülkiyeti tabana yaymak Finansal piyasalar ikiye ayrılır; Para Piyasası Para piyasaları, fon arz ve talep edenlerin karşılaştığı ve kullandıkları araçların vadeleri 12 ayı geçmeyen piyasaları ifade eder. Bu finansal araçlar; ·       Mevduat ·       Hazine bonoları ·       Finansman bonoları ·       Mevduat sertifikaları ·       Repo ·       Banka kabulleri ·       Banka bono

HOLLANDA EKONOMİSİNE BİR BAKIŞ

Hollanda 17 milyon nüfusa sahip, bazı bölgeleri deniz seviyesinin altında kalan ve deniz doldurularak inşa edilen bir ülke olup ekonomisi çok güçlü bir yapıya sahiptir. Avrupa ekonomisinde ve dünya siyasetinde yüzyıllar boyunca önemli rollere sahip olmuştur. Ülke ekonomisinin kalkınmasını sağlayan faktörlere baktığımızda; nakliye/lojistik, kimya sanayi, ticaret ve hizmetlerden oluşmaktadır. Ayrıca bir tarım ülkesi olan Hollanda, bu alanda ciddi yatırımlar yaparak 2016 yılında Avrupa’da birinci, dünyada ise en çok ihracat hacmine sahip ikinci ülke konumundadır. Avrupa’daki stratejik konumu ve çok gelişmiş alt yapısı ile Avrupa’nın dağıtım ve lojistik merkezi konumunda olması ve ihracatının yaklaşık % 46’nın re-eksporttan oluşması ve transit ticaretin de önemli ölçekte olması nedeniyle diğer Avrupa ülkelerine ve hatta dünyadaki diğer ülkelere açılan bir kapı konumundadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun “2016-2017 Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu”nda, Hollanda, 138 ülke arasınd